22 Aralık 2008 Pazartesi

Dönüş

Cuma gecesi yağmaya başlayan yağmur cumartesi de durmadı. Gideceğimiz mağaranın yerini bilmediğimizden ve bize yol gösterecek köylü bulmakta zorlanacağımızdan dolayı cumartesi dönmeye karar verdik. Dönüş yolunda Yamyam'ın ananesine uğrayıp, evin yakınındaki mağaraya baktık. Artık bir sitenin içinde kalan mağarada kimsecikler yoktu. Biz de çaylarımızı içip İstanbul'a geri döndük.

Bu hafta tekrar araziye çıkma ihtimalimiz var ancak havalar buna pek müsade etmeyecek gibi duruyor. Bakalım göreceğiz...

19 Aralık 2008 Cuma

Yazören

Bugün günümüz tahmin ettiğimizden de uzun sürdü ama buna da değdi doğrusu. Sabah erkenden Savaştepe'deki Yazören Mağarası'na doğru yola çıktık. Makul bir saatte köye vardık ve
bir amcadan mağaranın yerini tarifini alıp yürümeye başladık.

Aslında amca bizi bir yere kadar götürecekti ammavelakin dün akşam ki yağmurdan dolayı 7x7 aracımız yokuşu tırmanmamakta ısrar etti. Sonuç olarak biraz aranarak da olsa mağarayı bulduk.

Mağaranın hemen girişinde birkaç büyük fare kulaklı ile büyük nalburunlular bizi karşıladı. Daha sonra aa bak burada beş tane, bee burada on tane var derken yaklaşık 100 bireyden oluşan büyük nalburunlu kolonisi ile karşılaştık. Sayı çok gelmeyebilir belki
ama bu büyük nalburunlu türü için çok kalabalık bir gruptu. Biraz daha ilerleyince ise resmen dibimiz düştü, tavanda büyük bir karaltı vardı. Binlerce bireylik bir Schreiber kolonisi. Yamyam onların fotoğraflarını çekerken Emrah biraz daha ilerledi ve yine aynı büyüklükte ikinci bir koloniyi gördü. İnanmazsınız ama bundan biraz ileride yine bu kadar kalabalık üçüncü bir koloni daha vardı.

Heyecandan kafayı yedik! Onbinlerce Schreiber, yüzlerce büyük farekulaklı, yaklaşık 200 tane büyük nalburunlu ve bir tane de küçük naburunlu tespit etmiştik. Aval aval tavandaki kolonilere baka baka bir müddet gezdikten sonra örneklerimizi toplamaya başladık. Marketten alışveriş yapar gibi "6 Schreiber, 5 Nalburunlu alayim" diyerek topladığımız örneklerimizle mağaranın girişine döndüğümüzde acı bir sürprizle karşılaştık. Örnekleme tüplerini arabada unutmuştuk. Bunun üzerine biz de mecburen elimizdeki yarasaları yaktığımız ateşte kızartıp ekmek arası yaptık. Yok canım, atlamayın hemen. Birimiz paşa paşa arabaya dönüp bir saat sonra yedek tüplerle geri döndü (bilin bakalım hangimiz?).

Kendimizden geçerek iki saat boyunca hayvanların sağını solunu ölçerek örnek aldık. Karanlık bastırdıktan sonra işimiz bitmiş, örnek yarasalarımız mağaralarına dönmüş, biz de köye doğru yola koyulmuştuk. Ertesi günki yolumuzu azaltmak için mis gibi kamp ortamını bırakıp Balıkesir'e döndük ve kendimize bir otel ayarladık. Bu günden aklımızda kalan cümle ise "ya ben orada pek yarasa hatırlamıyorum" idi.

Sevgiler, saygılar.

18 Aralık 2008 Perşembe

Balıkesir

Bu sabah erkenden kalkmamıza rağmen, ev sahiplerimiz uyanmadığı için dün akşam yediklerimizin hesabını ödemek için bir saat bekledik ve akabinde yola koyulduk. Balıkesir'den başlayıp İstanbul'a doğru yaklaşarak araştırmaya karar verdik mağaraları. Havran Barajı'nın orda, içinde yaşayan yarasaların sular altında kalmaması için yukarıdaki yapay bir mağaraya taşınması çalışmasına ev sahipliği yapan Havran mağarasına ulaştığımızda öğlen olmuştu.

Solda: Havran Mağarası'na baraj merdivenlerinden iniş; sağda: delikli uzunparmaklı yarasa

Dandik ışık kaynaklarımızla, beklediğimizden uzun çıkan mağarada yarasaları bulmak için baya bir zaman harcadık. Hiç beklemediğimiz ve ışıklarımızın önümüzü zor aydınlattığı bir anda karşımıza çıkan bir Miniopterus schreibersii (uzun parmaklı yarasa) bizi pek sevindirdi. Dönüş yolunda yüksek tavanlı bir galerideki yarasalardan örnek alabilmek için iki ağı ucuca ekledik. Bu da yetmeyince YamYam Emrah'ı omuzuna almak zorunda kaldı. Belimizi ve kafamızı kırmadan iki Rhinolophus euryale (Akdeniz Nalburunlu yarasası) de torbalamayı başardık. Toplamda iki tane büyük Nalburunlu, iki tane Akdeniz Nalburunlu ve bir de Schreiber'ımız oldu.


Solda: Akdeniz Nalburunlu kolonisi; sağda: Bir Nalburunlu yarasayla aile albümüne bakarken.


Asabi Nalburunlu'ların ısırarak bizi protesto etmelerine rağmen hepsini inceledik, ölçtük ve yuvalarına dönmek üzere serbest bıraktık. Dışarıda kamp kurma hayallerimiz uzaklarda düşen bir yıldırım ve sert bir rüzgarla yalan oldu. Ağır bir yağmur altında Balıkesir Öğretmen Evi'nin yolunu tuttuk.

Yemeğimizi yedik. Internet bulmak üzere Balıkesir caddelerini arşınladık. Başarısız bir şekilde Öğretmen Evi'ne dönüp burada kablosuz internet bağlantısı olduğunu anladık.

Şimdilik böyle...
Bilginler iş başında

17 Aralık 2008 Çarşamba

Yuvacık

Portakallı ördek ya da başka bir deyişle mıhlama

Heyecanlı günümüz birinci dakikada YamYam arkadaşımızın evinin önünde bileğini burkmasıyla başladı. İkna yöntemiyle tedavi edilen burkuk bilek, araziye çıkmamıza engel olamadı. 1173. kere dinlediğimiz Metallica eşliğinde İzmit'in yolunu tuttuk.

Önce Alabalıkçılarda durup Sedat Abi'nin halini hatırını sorduk ve şahane bir mıhlama yedik. Sonra Aksığın Köyü'ne doğru yolumuza devam ettik. Ahmet Abi'nin de halini hatırını sormak üzere bir duraklama da orada yaptık. Yunus'a selam söyleyeceğimize söz vererek armutlarımızı yedik.

Armutlardan sonra Porsuk Mağarası'na girdik. Daha mağaranın başında bir yarasa uçarak bizi karşıladı. Bu mağaradan üç Rhinolophus hipposideros (küçük nalburunlu), bir Rhinolophus ferrimequinum (büyük nalburunlu) ve bir tane de Myotis myotis/blythii (büyük fare kulaklı) yakaladık. Bunları ölçüp, fotoğraflayıp doku örnekleri aldık ve yarasa kardeşleri tekrar evlerine yolladık.

Daha sonra geceyi geçirmek için tekrar Sedat Abi'nin yanına geldik. Dere kenarına yeni aldığımız arp ağı'nı (harp trap) kurduk ve tekrar mıhlama yemek üzereyken size bu blogu hazırladık.



ailenizin biliminsanları