29 Eylül 2010 Çarşamba

Kuş Halkalama İstasyonunda Yarasa Yakalamaca

Erzurum'dan sonra sabah Kars'a uğrayıp KuzeyDoğa Derneği'nden Sibel'i alıyoruz. Hedefimizde Ani Harebeleri var. İzin ayarlamalarından sonra görevlinin oğlu Tolga bizi Selçuklu Sarayı'na götürüyor. Karanlık alt katlarda yarasalar olduğu söyleniyor. Gerçekten de orta çaplı bir koloni ile karşılaşıyoruz. Bol miktarda farekulaklı ve Schreiber yarasası ile bir tane de nalburunlu. Birkaçını yakalayıp ölçüyoruz. Ardından da Ani'de turistik bir gezi yapıyoruz ve KuzeyDoğa'nın Kuyucuk Gölü'ndenki kuş halkalama istasyonuna gidiyoruz. Derneğin bilim koordinatörü Emrah Çoban bölgede sağlık taraması yapan doktorlara bir sunum yapıyor. Türkiye'nin 13 Ramsar alanından biri olan ve kuşların göç yolları üzerindeki önemli uğrak noktalarından biri olan Kuyucuk Gölü'nün kenarında kamp atıyoruz.

Gündüz kuş, gece yarasa yakalamaca.

Ani'de turist olmaca.
Tuz madeninde yarasa olmaca.
Kamyonla madene girmece.
Örümcekle göz göze gelmece.
Biz çalışırken Emek kartpostal fotoğrafı çekmece.

Ertesi sabah planlarda ufak bir değişiklik yapıp KuzeyDoğa'nın diğer halkalama istasyonu Aras'a doğru yola çıkıyoruz. Yolda Tuzluca'ya uğrayıp tuz madenini ziyaret ediyoruz. Yine kalabalık bir farekulaklı ve Schreiber kolonisiyle karşılaşıyoruz. Şimdi de Aras kıyısında ağlarımızı germiş yarasa bekliyoruz. Bir tane küçük farekulaklı yakaladık ama türünden tam emin değiliz. Yarın hedef Sarıkamış Ormanları... Şansımız varsa memleketeki en büyük (ayı) ve en küçük (yarasa) karasal memelileri bir arada görebilmek için iyi bir fırsat olabileceğini düşünüyoruz.

Not: KuzeyDoğa'nın internet sitesini ve bloglarını ziyaret etmeniz şiddetle tavsiye edilir. Yaptıkları buraya yazmakla bitmez!


27 Eylül 2010 Pazartesi

Ordu, Gümüşhane

Kastamonu’ndan sonraki ikinci durağımız Ordu. 2009 yılında da ziyaret ettiğimiz ilk mağara bir önceki döneme göre oldukça tenha. Birçok yarasa türü mevsimsel göçler yapıyorlar ve anlaşılan bu mağara da yarasaların yaz başında yavrulamak için geldikleri bir yuva. Binlerce yavrusunu taşıyan örümcek ise günün süprizi.
 
Bir kırığa doluşmuş büyük farekulaklı yarasalar.
Günün ikinci mağarasına yola çıktığımızda hava kararmaya başlamıştı. Geçtiğimiz yıl mağaraya giren BÜMAK’lılar mağarada dar bir geçişten sonra bolca yarasa gözlemlemişlerdi. Biz de gece mağaranın girişine arp ağını kurarak mağaradaki türleri belirlemeyi planlamıştık ama köye varmamız gecikince plan biraz zora girmişti. Ancak şansımız yaver gidince bizi gecenin karanlığında sık orman içinde mağaraya götürecek, daha sonra evinde akşam yemeğine davet edecek, ondan sonra da köyün aşağısındaki dere kenarındaki muhteşem kamp alanına yerleştirecek olan Abdullah Abi’yle tanışmamız sadece 5 dakika sürmüştü. Bu mağarada da sadece birkaç yarasa vardı. Sabah kalkınca dere kenarındaki eski değirmeni de kontrol ettik ama burada da yarasalara rastlayamadık. Muhtemelen bölge henüz keşfedilmemiş bir kışlama mağarası bulunmakta…
 
Yavrulu örümcek.
Yavruların yakından görüntüsü.
Ertesi sabah Gümüşhane’ye doğru yola çıkıyoruz. Yine daha önceden ziyaret ettiğimiz bir mağara. Yerini kolaylıkla buluyoruz ancak mağaraya aşırı büyümüş böğürtlenler ötürü giremiyoruz. Sonra kenardan dar bir geçiş buluyoruz. Burada da daha önce gördüğümüz koloni yok. Muhtardan mağaranın MTA tarafından tescil edildiğini öğreniyoruz. Haber sevindirici çünkü mağaranın bulunduğu dağ taş ocaklarının tehdidi altında. Akşam Erzurum’dayız yarın Kars.

Kübra mağaranın hemen girişindeki evde yaşıyor. 


Katil böğürtlen!

Emek ve İso bir daraldan çıkarken.

Yakında bir sevgi kelebeği olacak...


25 Eylül 2010 Cumartesi

Uzun Bir Aradan Sonra Tekrar

Siteyi uzun zaman güncellemediğimize bakıp bir şeyler yapmadığımızı düşünmeyin. Son projeye başladığımızdan beri koşuşturmaca çok artıp bir de araziden her gün güncelleme alışkanlığını da bir defa kaçırınca durum böyle oldu. Şu anda Safranbolu yakınlarında bir dere kenarındayız 3G sağ olsun internetimiz var. Günün detaylarına geçmeden önce son ayların özeti.

İlk gecemizi aydınlatan uydumuz. Yeni objetif aldım da!
Conservation Leadership Projesi kapsamında proje yönetimi eğitimi için Emrah Kanada'ya gitti. Sonrasında yaz arazileri kapsamında Akdeniz bölgesine ilk gezi düzenlendi (Pınar, İso, Emek ve Emrah). Ardından geçen seneki proje sonuçlarını sunmak için Prag'daki 15. Yarasa Araştırma Konferansına katıldık (Emek ve Emrah). Akabinde de Emrah Flora Fauna International (destekçilerimizden biri) ve Bat Conservation Trust'ta birer sunum yapmak için İngiltere'ye gitti, geldi. Gelirken de yanında bir de yarasa dedektör seti getirdi. Bu seti hediye eden Bat Conservation Trust ve iBats projesine minnettarız.
İşte arp ağı böyle görünüyor.
Emek yarasa dedektörüyle yarasaları dinlerken.
Yarasaları beklerken bir yandan da ses kayıtlarını analiz etmece.
Şu an ise İso, Emrah ve Emek'ten oluşan ekip bir dere kenarında arp (harp trap) ve sis (mistnet) ağlarını açmış yarasaların gelmesini bekliyoruz. Bir yandan da bu gece kaydettiğimiz yarasa seslerini bilgisayarda analiz ederek hangi türler olduklarını belirlemeye çalışıyoruz. Ama henüz öğrenme aşamasında olduğumuzdan bayağı eğlenceli oluyor. Yolda gelirken bir köprü altında bulduğumuz yalnız Schreiber de bu gezinin ilk yarasası olma ünvanını kazandı. 

Mağarayı araken karşımıza çıkan manzalar.
Arp ağımıza yakalanan ilk yarasa; Myotis capaccinii

Üstteki yazıyı yayınlayamadan bilgisayarın şarjının bitmesi yazıyı bugüne sarkıttı. Bugünün çoğunu Obruk ekibinden gelen ihbarı aramakla geçirdik. Bir kanyon içinde bulunan mağarayı bulmamız ikinci denemede sonuçlandı. Arama vakit kaybetmemize neden olsa da çok güzel manzaralarla karşılaştık. Mağarada ise sadece dört tane büyük nalburunlu yarasa vardı. Ama guanonun olması burasının yaz mevsiminin başında kullanıldığını gösteriyor. Şimdi Kastamonu'ndayız, yarınki hedef Ordu.

Arazi çalışmamızın ilk yarasası.